Perşembe, Ekim 12, 2006

novemer rain "episode 2"..

valla, ben bilmiyorum yazin, kisin karakteristigini. bugun ekim ayinin 12'si ve dahi sahane bir yagmurla islandik.. bildigim odur ki, hala ve inatla yagmuru seviyorum, kasimda dogan bir insan evladi olarak, kasim yagmurunda, esofman ustunun kapsonunu(bkz. zincirleme isim tamlamasi) takip, kulaklara da iki tane walkman kulakligi yerlestirip (i-pod gencliginin arasina dahil olamadim henuz) 'november rain'i dinlemenin tadini pek az seyde bulurum, o ayri.. yalnizligi sevdigim nice anlardandir.. hele ki bir de bacaklarimda, tarifi az sayida insan tarafindan algilanabilecek, o idman sonrasi garip hissiyat da var ise ben o A4 yokusunu da yuruyerek cikarim hoca. jandarmaya falan da selam vermem gecerken, o kadar da anti-militaristimdir.. ha eger ki, birisi cikip da, "ulan, jandarmaya selam vermeyip militarizm karsiti olunur mu, bre deyyus" der ise, hic bulasmam, zira baska bir blog acmak gerekir bu insana cevap vermek icin.. ugrasamam..

kasim yagmuru degil belki ama 'bir' yagmurun altinda islandim iste. ve belki de uzun zamandir ilk defa yalniz islanmak agir geldi.. halbu ki, dedim ya, tarifi zor hisler uyandirirdi bende, yalniz islanmak..
oyle ya da boyle, insan denen 'sey' etrafinda olanlara alismaya calisarak, alisarak, aliskin olarak yasamini surduruyor.. ve dahi, aslinda hayat dedigimiz seyin tanimi da buna benzer birsey olsa gerek. klasik tanimiyla bagdastirmak istersek : "insan dogar, disaridaki hayata alisir, buyur, etrafindaki hayata alisir, okula gider, kitap okur, yazilanlara, sinavlara, hocalara, sira arkadaslarina, birileriyle dost, kimileriyle sevgili olmaya alisir, okul biter, mezun olur, sevgiliden, dostlardan ayrilir, ayriliklara alisir.. yaslanir, yasliliga alisir ya da belki zamanin genclerine alismaya calisir da diyebiliriz.. sonra, bir gun, olur gider, geride kalanlar, yokluguna alisir.. ve ben de kasim yagmurunda olmasa da ekim yagmurunda yalniz islanmaya alisirim..

lakin, sonunda, yagmur diner, bizler islak kaliriz..

Çarşamba, Ekim 11, 2006

november rain

Bu sene kis soguk gececek gibi. Daha aylardan Ekim olmasina ragmen hava raporunda 'bu aksam kar yagabilir' dedi. Henuz Kasim bile gelmedi ama kar geldi. Bu Ekim'den daha ilik gecen Kasimlar hatirliyorum. Yine ilik bir Kasim aksami yagmur baslamak uzereydi ki bir kurek buyuyumuz bir laf soylemisti ‘O Kasim da hic yagmur yagmadi’ a.q. seklinde bitiyor olmasi muhtemel bu cumlede Guns N’Roses’in November Rain’ine atifta bulunmustu. Hikaye kafamda su sekilde canlaniverdi. “Delikanli bir kiz sevmisti, beklenildigi ve alisilageldigi uzere platonik ve acilinilamaz bir sevgiydi bu, aylardan da Kasim yaklasmaktaydi, bak sen su ise, delikanli o Kasim ayinda yagmurlu havalarda November Rain dinleyecek ve kocaman kalbindeki o kocaman sevdicegini dusunecekti. -Kalbi kocamandi zira kendisi eski atlatlerdendi-. Fakat beklenen gibi olmamis; o Kasim, olasi diger Kasimlardan daha kuru ve kurak gecmisti. Zaten bize de boyle bir sey ogretmemisler miydi daha ilkokuldayken? Icanadolu bolgesinde yazlari kurak ve sicak kislari kislari soguk ve yagisli gecer, bana soracak olursaniz heryerde oyle gecer ya neyse... Hic yagmur yagmayinca delikanli askini November Rain’le sulayamamasti, o da sonbahar yapragi gibi sararip buzulup dalindan kopup helezonlar cizerek ayaklar altina dusmustu.”
Cok dagilmadan geri donmek gerekirse konuya, gerci henuz baslanmamis birseye nasil ‘geri’ donulebilirse... Bu gecmisi yadedici, nostaljik romantikligin nedeni nedir? Olaylarin uzerinden onca zaman gecerken neden biz de gecemiyoruz? Ya da unuttugumuzu sandigimiz seyler neden cok farkli bi uyariyla zihnimizde acilip ortaya saciliyorlar? Niye ruyalarimda insanlarla kavga ediyorum hala...