Çarşamba, Kasım 29, 2006

makina


tipik bir 'fcm' hareketi olarak tanimlanabilir, bir seyler okuyup okudugu uc laftan sadece birini anlayip o anladigi uzerine saatlerce dusunmek, yazip cizmek...

Çarşamba, Kasım 08, 2006

son ... bas

bedenlerimiz, ruhlarimiz idealar dunyasinda varolduklari icin mi bu dunyada varoluyorlar? yoksa bedenimizi biraraya getiren hucreler bizi canli kildiklari icin mi bir ruha sahibiz? hatta ruh nedir?
gunler gunler gunler... dogum gunleri olum gunleri. bir insanin kendi dogumu uzerinde soz sahibi olamadigini unuttugumuz, kendimizi tarza gore, eglenceye; pastaya; alkole verdigimiz, arkadaslarla, dostlarla bir olma sebebi dogumgunleri. halbuki asil kutlama yapmasi gereken ana, baba... icraatlarinin, asklarinin meyvesinin bilmem kacinci yildonumunu kutlama sanslari gecmis ellerine. birileri beni kesin kaba saba biseyler (hayvan okuz odun ayi vs...) olmakla suclamistir dogumgunlerini bilmedigim veya unuttugum icin. annenle babanin icraatini mi kutluyoruz hediyeleri onlara alalim, supriz partiyi hakeden onlar. sen bugun ne yaptin ki dogum gunun kutlu olsun. asil sen hayatindaki diger gunleri onemli kilmaya bak.
ecevit oldu, hakkinda yazilacak cizilecek o kadar cok sey varmis ki gazetelerin internet siteleri saat basi yeniden derlenmis bilgilerle fotograflarla guncelleniyordu.
ecevit hangi gun dogdu? hic bir fikriniz var mi? belki birkac gun once gazetelerden okumusunuzdur. peki ondan once bir fikriniz var miydi? pek zannetmiyorum.
peki ecevit ne zaman oldu? kasim ayinin besimiydi, soguk bir gundu degil mi? bir gunluk kahramanlara, vatanseverlere bile olumu hissettirecek kadar soguk olmustur umarim.
hic merak etmeyin er gec hepimiz geberecegiz. bazilarimizin ruhunu saad eden yuzbinler olacak belki ama bircogumuz sadece onlarla sinirli kalacagiz.
cok sevgili birisi yazmisti bunu bugun: biz daha yukseklere uctukca ucamayanlarin gozunde daha da kuculecegiz...

not: yazida baslik olur. olmasa da olur ama bir gorus basligin okuyucuya saygiyi isaret ettigini savunur.

Pazartesi, Kasım 06, 2006

yok baslik..

bugun yakin bir arkadasin dogum gunu olmasinin yanisira, Karaoglan'in da olumunun 1. gunu.. yani; olumler, dogumlar bir arada, pesinden kostugumuz, kosmaya calistigimiz ve belki cogu zaman kostugumuzu sandigimiz, (bazen bunu abartip yakaladigimizi da zannederiz) zaman dedikleri fiziksel tanimlamanin ufak birimleri hizla seyirtip gitmeye devam ediyor.. farkettirmeden, bizleri degistirerek yapiyor bu isi ustelik. farketmedigimiz gibi aliskanlik kazanarak a devam ediyoruz, etrafta olup bitenlere.. cok sicak bir ornek,, pek sayin Karaoglan'in, yogun bakim unitesine girdigi ve oleceginin konusuldugu gunlerde, bir hayli uzulmus olan ben ve arkadaslarim, cenazeye gitmekten bahsetmistik.. 171 gun sonunda, adini tekrar agzimiza aldigimizda adam terk-i diyar eylemisti bile..
uzaklasiyoruz herseyden, gunluk sikintilar, kaygilar olumsuzluklar icinde kaybolarak.. yasamimizdaki hersey pozitif oldugunda bile soyle biraz yukselip olaya genelinden bakamiyoruz cogu zaman.. zira bu pozitiflikler de gunluk yasamin getirdigi arti degerler oldugu icindir ki, yuzeysel, gelip gecici sevincler oluyorlar ekseriyette.. belki de gercek mutlulugu yakaladigimiz anlar, elin parmaklarinin sayisindan daha az vuku buluyor su cok da uzun olmayan hayatlarimizda..

kasim yagmuru falan dedik, ama kar yagdi burda sayin 'f_c_m', kasim girer girmez.. daha yagmur da yagsa, november rain de dinlesem iflah olmam ben..

Perşembe, Ekim 12, 2006

novemer rain "episode 2"..

valla, ben bilmiyorum yazin, kisin karakteristigini. bugun ekim ayinin 12'si ve dahi sahane bir yagmurla islandik.. bildigim odur ki, hala ve inatla yagmuru seviyorum, kasimda dogan bir insan evladi olarak, kasim yagmurunda, esofman ustunun kapsonunu(bkz. zincirleme isim tamlamasi) takip, kulaklara da iki tane walkman kulakligi yerlestirip (i-pod gencliginin arasina dahil olamadim henuz) 'november rain'i dinlemenin tadini pek az seyde bulurum, o ayri.. yalnizligi sevdigim nice anlardandir.. hele ki bir de bacaklarimda, tarifi az sayida insan tarafindan algilanabilecek, o idman sonrasi garip hissiyat da var ise ben o A4 yokusunu da yuruyerek cikarim hoca. jandarmaya falan da selam vermem gecerken, o kadar da anti-militaristimdir.. ha eger ki, birisi cikip da, "ulan, jandarmaya selam vermeyip militarizm karsiti olunur mu, bre deyyus" der ise, hic bulasmam, zira baska bir blog acmak gerekir bu insana cevap vermek icin.. ugrasamam..

kasim yagmuru degil belki ama 'bir' yagmurun altinda islandim iste. ve belki de uzun zamandir ilk defa yalniz islanmak agir geldi.. halbu ki, dedim ya, tarifi zor hisler uyandirirdi bende, yalniz islanmak..
oyle ya da boyle, insan denen 'sey' etrafinda olanlara alismaya calisarak, alisarak, aliskin olarak yasamini surduruyor.. ve dahi, aslinda hayat dedigimiz seyin tanimi da buna benzer birsey olsa gerek. klasik tanimiyla bagdastirmak istersek : "insan dogar, disaridaki hayata alisir, buyur, etrafindaki hayata alisir, okula gider, kitap okur, yazilanlara, sinavlara, hocalara, sira arkadaslarina, birileriyle dost, kimileriyle sevgili olmaya alisir, okul biter, mezun olur, sevgiliden, dostlardan ayrilir, ayriliklara alisir.. yaslanir, yasliliga alisir ya da belki zamanin genclerine alismaya calisir da diyebiliriz.. sonra, bir gun, olur gider, geride kalanlar, yokluguna alisir.. ve ben de kasim yagmurunda olmasa da ekim yagmurunda yalniz islanmaya alisirim..

lakin, sonunda, yagmur diner, bizler islak kaliriz..

Çarşamba, Ekim 11, 2006

november rain

Bu sene kis soguk gececek gibi. Daha aylardan Ekim olmasina ragmen hava raporunda 'bu aksam kar yagabilir' dedi. Henuz Kasim bile gelmedi ama kar geldi. Bu Ekim'den daha ilik gecen Kasimlar hatirliyorum. Yine ilik bir Kasim aksami yagmur baslamak uzereydi ki bir kurek buyuyumuz bir laf soylemisti ‘O Kasim da hic yagmur yagmadi’ a.q. seklinde bitiyor olmasi muhtemel bu cumlede Guns N’Roses’in November Rain’ine atifta bulunmustu. Hikaye kafamda su sekilde canlaniverdi. “Delikanli bir kiz sevmisti, beklenildigi ve alisilageldigi uzere platonik ve acilinilamaz bir sevgiydi bu, aylardan da Kasim yaklasmaktaydi, bak sen su ise, delikanli o Kasim ayinda yagmurlu havalarda November Rain dinleyecek ve kocaman kalbindeki o kocaman sevdicegini dusunecekti. -Kalbi kocamandi zira kendisi eski atlatlerdendi-. Fakat beklenen gibi olmamis; o Kasim, olasi diger Kasimlardan daha kuru ve kurak gecmisti. Zaten bize de boyle bir sey ogretmemisler miydi daha ilkokuldayken? Icanadolu bolgesinde yazlari kurak ve sicak kislari kislari soguk ve yagisli gecer, bana soracak olursaniz heryerde oyle gecer ya neyse... Hic yagmur yagmayinca delikanli askini November Rain’le sulayamamasti, o da sonbahar yapragi gibi sararip buzulup dalindan kopup helezonlar cizerek ayaklar altina dusmustu.”
Cok dagilmadan geri donmek gerekirse konuya, gerci henuz baslanmamis birseye nasil ‘geri’ donulebilirse... Bu gecmisi yadedici, nostaljik romantikligin nedeni nedir? Olaylarin uzerinden onca zaman gecerken neden biz de gecemiyoruz? Ya da unuttugumuzu sandigimiz seyler neden cok farkli bi uyariyla zihnimizde acilip ortaya saciliyorlar? Niye ruyalarimda insanlarla kavga ediyorum hala...