Salı, Eylül 09, 2008

Yuz mil ve Varolus

Yaklasik 160 km'ye tekavul eder 100 mil Ankara-Konya arasindan biraz kisa, Ankara-Bolu arasindan birazcik uzun. Arabayla gittiginizde bir bucuk saat civari surecek olan bu mesafe, eger bisiklet uzerindeyseniz uzar durur. Her 25 milde mola vereceginizi varsayarsak, ve ortalama 20 mil/saat gibi bir suratte gideceginizi, sele uzerinde 5 saat gecireceksiniz demektir. Lakin pek oyle olmaz, evdeki hesap her zaman carsiya uymaz. Onunuze asilmasi zor tepeler cikar, tirmanmaya baslarsiniz. Zirveye varidiginizda bir de bakmissiniz sadece 3 kisisiniz, grubun geri kalani gerilerde biryerlerde hala tirmanmaya calisiyor. Yapacak iki sey vardir, ya yavaslayip grubun sizi yakalamasini beklersiniz ya da yola uc kisi devam edersiniz. Geride kalan grubu bekleseniz vakit kaybedeceksiniz, onlar sizi yakaladiginda ise oldukca yorulmus olacaklarindan bu sefer hizli da gidemeyeceksiniz. En iyisi yola uc kisi devam etmek, ama uc kisi ruzgardan korunamazsiniz daha cok calismak daha cok yorulmak zorunda kalirsiniz.

Varolusculuk, varolusun, yani eylemin, meydana gelisin oz'den once geldigini soyler bize. Yani once bisiklete binersiniz sonra bisiklete binmeyi seversiniz. Bisiklete binmemis birisinin "bisiklete binmeyi seviyorum" dedigini hayal edebiliyor musunuz? Buyuk ihtimalle dusup canagi kirmaktan da odu kopuyordur. Benzer bir sekilde dogayi seviyorum o yuzden doga sporu yapiyorum diyen birisine de temiz bir siktir cekilebilir.
Ayni dusunce sistematigini iliskilere de uygulamak mumkun olur mu acaba? Aldatirsiniz, aldatabildiginizi gorunce esinizi sevmediginizi farkedersiniz. Aldatmanin varolusu, oz'unuzu degistirmistir, sevgi bitmistir. Iki ihtimal uzerinde durmak istiyorum, birincisi; ayrilabilirsiniz, bu oz'de farkli degisikliklere yol acabilir. Yalnizlik hissederseniz ozlem duyarsiniz, ya da hayatinizda baska birinin varligiyla mutlu olmaya devam edebilirsiniz. Ikinci yol iliskiyi surdurmek olabilir. Yine berabersinizdir, yine sevisirsiniz ve oz'de sevgi yeniden dogabilir, ya da baska bir aldatmanin varligi ve yine ayni dongu. Bu durumda aldatma eyleminin varligidir herseyi degistiren, eylemin dusuncesi degil. Esinizi aldattiginizi dusunebilirsiniz, dusunce eyleme donusmedigi surece, varolus oz'u degistiremeyeceginden sevginiz birsey kaybetmeyecektir. Suphesiz buna karsi cikanlar olacaktir, "aldatma fikrinin varolusu oz'u degistirecektir" diyenler cikacaktir. Fakat unutulmamalidir ki insan beyni duyulariyla hissettiginin cok otesinde bir kavrama ve kurgulama gucune sahiptir ve bu guc bireye herseyi, ama herseyi, ahlakli, ahlaksiz, mantikli, mantiksiz, dogru, yanlis... herseyi dusundurebilir. Kanimca dusunmek, dusunebilmek, sinirsizca dusunebilmek beynin saglikli bir halidir.
Dusuncelerin varligi eylemlerin varligi yerine koyanlar bir hata daha yaparlar, oz'deki henuz gerceklesmemis degisiklikleri, gerceklesmis varsayip hareket edebilirler. Bosluga atilmis bir adimdir. Kisinin, -iliskilerden bahsediyorsak- kisilerin, dususuyle sonuclanir.

Insan fizigi ve ruhu kuvvetlidir nice varoluslar icerisinden, sayisiz ruhsal devinimlerden, derin celiskilerden gecer yine de ayakta kalmayi surdurur. Iste 100 mil, yavas yavas bu dusuncelerle gecer gider... Insan ucsuz bucaksiz tarlalar arasinda, ruzgara karsi basi onde tek basina pedal cevirirken en iyi hisseder varolusu. O an mekanik bir alet vardir, yanan bacaklar, kurumus bir agiz, alindan akan ter ve gozleri yakan tuz. Dusunceler, duygular, yargilar, fikirler, sevgiler, nefretler onemini kaybeder o an, saniyede yuzlercesi gelip gecse de zihinden, hicbirisi varolusun aci gercekligini degistiremez.

1 yorum:

melquiades dedi ki...

"bosluk, kisilerin yere dususu." dusunce carpıyor muyuz, carpınca acıtıyor mu? ya da acıtan, carpmak mıdır daha cok veya sonsuz bir dusme hissi mi?