Cuma, Eylül 12, 2008

Herkes gibi birisi

Sahildeki meyhanelerden birine girdi. Aslinda birahane gibi bir yerdi, iceri girdiginde farkedebildi ancak bunu. Iceride sadece hasir tabureler vardi oturulacak, hic de hayal ettigi gibi degildi, rahatsiz olacakti.
- Bir bira alabilir miyim?
Icerideki herkes ona bakiyordu. Onceden gormedikler, mekanin mudaimlerinden olmayan, kendileri gibi olmayan baska biriydi cunku o. Gelen bira bardagini eline aldi, buz gibi, bir yudum icti. Subatin basiydi ve disarida gecen hafta yagan kar duruyordu hala. Soguk bira icmek icin en uygun zaman degildi, belki sicak sarap ama kimle, tek basina mi? burada mi? siritti... Bakti, herkes bira iciyordu, gerci tek yaptiklari bira icmek degildi ama, onlarla beraber soguk bir yudum daha gecti bogazindan. Iceri girdiginde onu bir iki dakika suzmusler sonra kendi sohbetlerine geri donmuslerdi. Zaten onlarin tek amaci bunyeye alkol sokup biraz rahatlamak degildi belli ki. Sohbet etmek, haftasonu oynanacak mactan konusmak, dedikodu yapmak, kendi kucuk dunyalarinin buyuk meselelerini tartismak icin geliyorlardi birahaneye. bircogu evliydi ve bahse girerim bir cogunun karisi eve sarhos gelirse dunyayi zehir ediyordu. Iste o an bekar olmanin verdigi mutlulugu bir yudum birayla pekistirmek istedi. Zevk girtlagindan gecen dondurucu sogukla beraber akip gitti.
-Neden buradayim, diye dusundu
Hayir hayir 'neden bu dunya uzerinde varim ve varligimin amaci ne' degil. Bunu yuz yllardir dusunuyordu, ne zaman cani sikilsa ne zaman isler ters gitse ne zaman morali bozulsa varligi, dunya uzerindeki mevcudiyeti sorguluyordu.
-Neden buradayim ve bu birayi iciyorum?
Gerci bira da bitmisti, icilecek bir yani kalmamisti. Garsona bos bardagi isaret etti.
Cuma aksami is sonrasi yalniz icilen biranin amaci rahatlamak olabilirdi. Rahatlamak, bedenin yorgunlugunu atmak, zihni zincirleyen ise hayata dair kurallari unutmak. Alkol mutluluga giden bir yol gibi gorunuyordu ve bira kesinlikle yetersiz kaliyordu. Yeni gelen biradan bir yudum aldi.
-Bu sogukta bu kadar soguk bira hasta olmasak bari.
Bir siir ariyordu zihni, rahatligin ne oldugunu hatirladigi su anda kendi kendine bir siir mirildanmak istedi. Hangi siir oldugunun cok bir onemi yoktu, bir siir iste misralari kafiyeli. Sairi birsey dusunerek yazmis ama okurken bin anlam cikarilabilecek. Herseyin altindan ifade ettiginden cok daha fazlasini cikarabilmek bir deha belirtisi miydi, yoksa delilige giden yol mu?
Ikinci birasini bitirip ucuncuden bir yudum aldiginda, suratinda o sacma gulumseme yerini almisti. Iceri girdiginde kendine uzayliymis gibi bakan adamlari unutmus, gun icerisinde olan ufak tefek seyleri dusunurken gulumser bulmustu kendini. Is yerinde, alt kattaki sekreter miydi bugun onu gorunce gulumseyen yoksa yemekte o konusurken saclariyla oynayan sirket avukati kadin mi? Kadinin bilincsizce yaptigi bir hareketti sacina dokunmak, kizil, dalgali saclarini isaret parmagina dolamak, sonra acmak, sonra bir daha dolamak, ve bir daha, ve bir daha... Surekli olarak, o kunusurken. Acaba bir isaret miydi, bilinc altindan ondan hoslandiginin bir isareti, belki de bilincli yapilmisti acik acik ona olan ilgisini gosteriyordu. Tam o mutluluk aninin ortasinda duraksadi, baska bir histi aradigi, ozlem mesela. Onu ozledigini farketti.
-Simdi burada olsa benimle yarisirdi bira icerken, benim kadar hizli icmeye dayanamaz sarhos olurdu kisa surede.
Ama yoktu o artik, bira icmesi, yarismasi, sarhosluklari artik yoktu. Gulumseme yerini uzuntuye birakti. Is sonrasi rahatlama planlari kendini bir depresyon seansina donusturmustu yine. Yarim bardagindaki birayi kafaya dikti, garsondan bir isaretle hesabi istedi. Gelen kagidin uzerinden yazandan biraz daha fazla birakarak disari cikti. Ogrenciyken beraber yemege gittiklerinde hesabi odedikten sonra bahsis birakmak isterdi. O ise hep kizardi.
-Senin paran bile degil derdi, baba parasiyla hava mi atiyorsun.
Oysa ki ortada bir hava atma falan yoktu, garsona tesekkur etme sekliydi bir cesit, ogrenci olduklarini bildigi halde onlara son derece saygili kibar davranan garsona.
Hava, Pazar gunu yagan kardan sonra iyice sogumus, her taraf buz tutmustu. Tek bir soluk yetti uc biranin yarattigi sarhoslugu silip atmaya, ayiltmaya. Tekrar onu dusunmek istedi ama soguk daha gercekciydi, koy gotune gitsin dedi. Ruzgar eserken acikta kalan yerlerini sanki kesiyordu. Az once icerde otururken kafasindan gecen herseyi unutmustu. Simdi aklinda bir tek soguk vardi 'Sokayim boyle havaya' diyip, yuruyup gitti.

Hiç yorum yok: